Sevgisizlik, önyargılar ve çekememezlik

Yazmak, insanlara faydalı olacak bir şeyler üretmek, kalıcı olmak, her insan geride hatırlanacak bir miras bırakmak ister. İster istemesine ama bunu gerçekleştirmek içinde fedakarlık, başkalarını sevme, başkalarına yardım etme gibi hasletlere sahip olmak ve onları kendinde, kendi günlük yaşamında da tatbik etmesi gerekecektir.

Sorun işte, tam da burada başlar.

Bencillik, ego tatmini, başkalarına tepeden bakma, kendini çok akıllı görme gibi enaniyet unsuru öğeler ön plana çıkar. Bu davranış biçimleri zirve yapmış insanlarda “ben” “ben yaptım” “benim dediğim doğru” “bu işi en iyi ben bilirim” tarzı ifade ve söylemlerin öne çıktığını görebiliriz. Bu insanlar sadece kendini düşünürler. Fedakârlık yapıyormuş gibi gözükürler ama kimse onun bir fedakârlık yaptığına şahit olmamıştır.

Etrafımızda binlerce insanda tanık olduğumuz bu davranış biçiminden millet olarak kurtulmak zorundayız. Yüce dinimiz bize dimdik olmayı, doğruları savunmayı, doğru olmayı emreder. Bu gün İslam Dünyasında yaşanan bu dağınıklık, acı ve göz yaşının ardında kalıplaşmış önyargılarımız vardır.

**

Nereden alıntı yaptığımı hatırlayamadığım bir küçük hikayeyi aşağıda aktarmak ve bundan sonra da önerilerimi yazmak istiyorum.

“Bir zamanlar 4 oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarını, çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için bu konuda onları eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran ağacın yanma gidip ona bakmalarını istemiş.

İlk oğul kışın gitmiş, İkincisi ilkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu da sonbaharda giderek o ağaca bakmışlar.

Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve onlara ne gördüklerini sormuş. İlk oğul ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru bir şey olduğunu söyledi. İkinci oğlu, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” dedi. Üçüncü oğul ise başka fikirdeydi. “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.” dedi.

Sonuncu oğlu ise hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtti.

Yaşlı bilge adam, oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde o ağacı görmeye gitmişti. Onlara bir ağacı veya bir insanı kısa bir sürede veya bir mevsimde tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı.

Gerçekleri ancak en sonunda, bir insanın 4 mevsimini gördükten sonra kavrayabilirsiniz. Eğer bir insandan hemen vazgeçerseniz, onun diğer mevsimlerine tanıklık edemezsiniz!

Bu nedenle, bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin. Hayatınızı, dostlarınızı ve sevdiklerinizi bir mevsim (bir dönem) yüzünden yargılamayın....

Çünkü biz insanların tıpkı mevsimler gibi iyi kötü zamanları olabilir. Bu benzetim, olgunlaşabilmemiz için ve her bahar yeniden bir dirilişe ve eyleme geçebilmemiz için bizlerin de zaman zaman dinlenmeye ve toparlanma sürecine ihtiyacımız olduğunu göstermektedir”

**

Beşeri ilişkilerimizde karşılaştığımız insanların güzel yönlerini bulmak yerine yanlış ve eksikliklerine yöneliyor ve ilk fırsatta damgayı yapıştırıyoruz.

Oysa eleştirdiğimiz insanlara bakış açımızı biraz daha objektif ve pozitif anlamda yapabilsek, o insanın güzel yanlarını hemen fark etme imkânına sahip olacağız.

Herkesin malumu olduğu üzere, günümüzde insanlar gittikçe yalnızlaşmaktadır. Bu yalnızlaşma insan ruhunda çok acı izler oluşturduğu gibi, merhamet, yardım etme, sevme gibi üstün meziyet gerektiren davranışları sonlandırmakta ve adeta birer canavara dönüşmektedir.

Oysa karşılaştığımız insanlara biraz sevgi ile yaklaşabilsek, önyargılarımızdan uzak bakabilsek hayat daha güzel olurdu.

Birbirimizle barış içinde, sevgi içinde yaşamak imkanı varken, bu denli birbirimizin boğazını sıkacak kadar düşman olmamızın bir diğer ve önemli sebebi ise Allah’tan korkmayı unutmamızdır.

Haramı- helalı düşünmeden sadece kazanma hırsı insanı insanlığından uzaklaştırmaktadır. Bütün bunları günlük yaşantımızdan çıkarabilmek için, kendi nefsimizle kavga etmeliyiz. Dünyada bizden başka insanlarından yaşadığını kabul etmeli ona göre davranmalıyız.

Mutlu olmak, başkalarını mutlu etmekten geçer. Yalnız ve tek başına mutlu olunmaz. Mutluluk başkalarını sevmek ve başkalarına yardım etmekten geçiyor.

Lütfen bunu unutmayalım.

Sevelim- sevilelim….

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi