Suriyeli Kardeşlerimize Vatandaşlık Stratejisi

Arap baharı denilen toplumları ve coğrafyaları etkileyen bir düşünce sistemiyle kendi benliğini yitiren bir komşu ülke Suriye… Bu düşünce sisteminin mantıksal olarak kavranamaması ve algısının yanlış empoze edilmesi neticesinde Baas Rejimine bir diktatörlük hâsıl olmuştur. Bu diktatörlük neticesi pek tabi doğrudan kendi ülkesini etkilediği gibi komşu ülke olmamız hasebiyle ülkemizi de doğrudan etkilemiştir.

*

Bir göç dalgasıyla ülkemize sığınan masum insanlarla beraber; savaştan kaçan paramiliter örgütlerde pek tabi ülkemize giriş yapmıştır. Bu yazımda bunun artı ve eksilerini tartışmayacağım. Sadece ileride ne olabilir? Sorusunun cevabını irdelemek için uğraşıyorum. Birileri gibi çıkıp hey biyeden hayır veya evet diye bu durumu değerlendirmiyorum.

*

Ülkemize göç eden bu kardeşlerimizin temel ihtiyaçları ile birlikte ekonomik bir külfeti söz konusudur. Bu külfeti Türkiye tek başına göğüslemiş ve bu uzun bir süredir de devam etmektedir. AB ve ABD’den sığınmacılar lehine ekonomik destek istenilmiştir. Buranın altının çizmek istiyorum tamamen siyasi bir stratejidir. Ekonomik olarak ülkemiz bunun pek tabi altından kalkar. Her fırsatta insan hakları diyen bu ülkelere bir siyasi mesajdır aslında…

*

Şimdi vatandaşlık meselesine gelelim. Suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık meselesi gündeme geldiğinden bu yana herkes olumlu veya olumsuz bir fikir ortaya attı. Bu fikirlerin sahipleri maalesef birer taraftı. Olayı sübjektiflikten objektifliğe aktaramadılar. Ağır hakaretler edenler oldu. Tam destek verenler oldu. Muhalif kanat eleştirilerin sahibiydi. Ve bence çok ağır ithamlarda bulunuluyordu. Aile terbiyesi alırken şöyle bir kıstas vardır. Edilen iyiliklerin boşa çıkmayacağı ve gün gelecek bunların iyi manada bir bedeli olacağına dair tevatürleri hepimiz biliriz. Çanakkale’de şehit veren en çok Osmanlı vilayetleri şu anda Suriye topraklarındadır. Muhalif tarafın ortaya atmış olduğu tez vatandaşlığın asıl sebebinin oy olduğu yönündedir. Bu bana pek mantıklı gelmiyor aslında… Çünkü mevcut otoritenin bir oy kaygısı olduğunu düşünmüyorum. Bu politikanın arkasında daha derin manalar aranması gerekiyor.

*

Evet sıkıntılar oldu. Daha dün gece Elbistan’da iki Suriyeli ailenin iki genci birbirine girdi ve tüm mahalle ayağa kalktı ilerleyen saatlerde… Müthiş bir kalabalıkla birbirine girdiler. Gelen ekipler yetersiz bile kaldı. Ve yine dün gece merkezde yine bir sıkıntı peyda oldu. Evet, bunlar oluyor. Bu durumlar hoş karşılanamaz elbette… Fakat yüzbinlerce masum Suriyeli evlatlarımızı gelin düşünelim. Gelin “Allah’ın yardımı nerde kaldı” diye çığlık atan ve bombaların göbeğinde kalan o masumları düşünelim. Kayıtsız mı kalalım? Hangi vicdana sığıyor. Diyorum ya sıkıntılar elbette var. Ama biz bir masum için doksan dokuz caniyi yakıp yıkmayan bir inanışa sahibiz. Kaldı ki bu kadar masumu mu hiç edeceğiz.

*

Suriye konusunda her politika uzun vadeli bir stratejidir. Bunu ne olur aklımızdan çıkarmayalım. Geçmişimizi inkâr edemeyiz. Tarih bizi böyle yazmamalı… Onları dışlayan, ötekileştiren bir zihniyeti tarih asla yazmamalı. Yüzyıllar sonra torunlarımız bu yükün altından kalkamaz. Her şeyden önce biz Mizan’da bu yükün altından nasıl kalkacağız..? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan KOYUNCU Arşivi