Talebim Var, Sakın Kabullenme!

Eylemlerin geneli, yanlış giden veya yanlış gittiğine inanılan uygulamaları düzeltmeye dönüktür/olmalıdır...

Bu açıdan bakınca eylemlerde sonuca ulaşma, talebin kabul görmesidir.

Talebin kabul görmesiyse eylemin amacına ulaştığını göstetir.

Hatta bazen bu eylemin ve eylemcilerin haklılığına işarettir.

Genellikle bu tür eylemler hükümetlere karşı olur.

Bazen de hükümet dışındaki kurum ve kuruluşlara, hatta kişi veya devletlere karşı eylem yapılır.

Eylemler çok farklı yerlere karşı yapılsa da, genellikle gücü elinde bulunduranlar içindir.

Bu bazen yerel yönetimlere, bazen işverene, bazen de adli makamlara da olabilir.

Eylem yapılması, talebin doğru olduğu anlamına gelmez.

Eylem yapanlar “iyi çocuktur” diye bir öngörü içinde de bulunulmaz.

Marjinal yani aykırı olmak, olağan gidişi karşı olmak bir suç veya günah olarak algılanmaz/algınmamalıdır.

Ancak hepsinde esas olan, yasal sınırları zorlasa hatta yıkıp geçse bile vatandaşın mağdur edilmemesidir.

Eylem yapanların en önemli kozu halk desteği olmalıdır.

Halkın daha iyi yaşaması adına kalkışılan eylemde, halkın can, mal güvenliğine zarar verilemeyeceği gibi, özgürlüğünü kısıtlayacak davranışa da prim verilmemelidir.

Aslında bütün bunları hepimiz biliyoruz.

Hatta bunu her hangi bir eylemin içinde bulunanlar bilir.

Bilmekle yapmak farklıdır elbet...

Tıpkı Gezi Parkı eylemleri gibi...

Çok masum başlayan ve giderek terör eylemlerine dönüşen eylemler gibi...

İlk başta polisin gereksiz müdahalesiyle karanlık güç odaklarının ekmeğine yağ sürüldü.

Tatsız olaylar, müdahale ve karşı durmalar görüldü.

Hükümet, ilk başta atacağı adımı sona saklamayı tercih etti.

Yargı kararı beklenecekti.

Ya tümden vazgeçilecekti ya da referanduma gidilecekti.

Masum eylemcilerden özür de dilenmişti...

Eylem amacına ulaşmıştı.

Çirkinliklere rağmen sonuç güzel olacaktı.

Ama olmadı.

Zira ortada kabul edilmesi beklenen bir talep yoktu.

Demokrasiyi hazmedememe vardı.

Sadece kendilerine özgürlük istiyor, diğer herkesi yok edecek kadar gözlerini karartabiliyorlardı.

Sponsorlarının niyeti çok daha farklıydı.

CHP'nin şiddet kışkırtıcılığı, giderek vatana ihanete doğru gidiyordu.

O nedenle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üslubunu sert bulanlar, yumuşattığında bile farklı olmayacağını bilmeli.

Bunu bitirecek olan AK Parti değil, CHP’nin bizzat kendisidir.

Twitimden Seçmeler

Merak ediyorum, bu eylemler, bu şekilde CHP iktidarında olsaydı, Taksim Dersim olur muydu?

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi