TÜRKİYE’NİN ASIL SORUNU

Herhangi bir ülkenin olduğu gibi ülkemizin de sorunlarını sıralamaya kalktığınızda kabarık bir listeyle karşılaşırsınız ama asıl sorun farklıdır. Peki ülkemizde asıl sorun ne?

Aslında bu, nerede durduğunuza, nasıl baktığınıza ve nereden baktığınıza göre değişiyor.

Yoksul birisi veya yoksulların derdiyle dertlenenseniz, ülkenin esas sorunu yoksulluktur, gerisi hikâye…

Bunu memur, işçi, emekli, dul, yetim ve işsiz olarak da farklı farklı değerlendirmesini yapma imkânı var.

Zenginseniz yatırım, dolar, avro veya TL ile altının değeri yani ekonomi ağırlıklı sorunlar duyarsınız.

Sağlıkla ilgili sorununuz olduğunda, en temel sorununuz bir anda sağlık olur.

Eğitimden şikâyet ettiğinizde, en temel sorununuzun başına eğitim yerleşir.

Çoğunlukla siyasetçiler, en temel sorunun kaynağını oluşturur.

Sonra bürokratlar…

Belki ilinizin, ilçenizin, kasabanızın, hatta köyünüzün yöneticileri…

Genellikle yetki alanlar, asıl sorunda önemli yer tutar, yetki almayanların sorunda hiçbir dahli bulunmaz.

Çoğunlukla bürokrasi, en temel sorunlar arasında görülür.

Ne kadar bürokrasiyi azaltmaya kalkarsanız kalkın, bürokraside görev alanların anlayışı değişmediği müddetçe ve her işiniz düştüğünde bunun önemli sorun olduğuna karar verirsiniz.

Küçük yerlerde yaşıyorsanız, sahipsizlik, en büyük sorununuz olur; yatırımınız yoktur, sosyal ve kültürel yönden sıkıntınız vardır ve belki de işsizlik ve yoksulluğun esas nedeni de sahipsizliktir.

Öyle beklersiniz; birisi gelecek, size sahip olacak.

Elbette hiç kimse gelmez, her gelen sahip olamaz ve siz sahipsizlik edebiyatı yaparken, sahip olması gerekenin siz olduğunu bilmezsiniz…

Sihirli değnek ararız, bütün sorunların çözümünde. Düş kurarız, “ben olsam var ya” diyerek, bir anda tüm sorunları, bir çırpıda çözeceğinizi söyler, öyle bir hayale kapılırsınız.

Kısa sürer bu hayalimiz, ne siz yetkiyi alırsınız ne de yetki alsanız dahi sorunları bir çırpıda değil, onlarca yılda çözecek güce kavuşursunuz.

Ama sizin için esas sorun, sizin yetki almamanız olarak bilinçaltınıza yerleşir.

Sonra diğer sorunlara bakarsınız…

Muhalefeti destekleyen birisiyseniz, ülkenin en önemli sorununun iktidar olduğunu düşünürsünüz.

Ama eğer iktidara destek verenseniz de, ülkenin en önemli sorununun muhalefet olduğundan eminsinizdir.

Bulunduğunuz yere göre asıl sorun değişse de, asıl sorumlu değişmez.

Mesela insan hakları ihlalinin en temel sorun olduğunu düşünüyorsanız, o zaman iktidarı suçlarsınız ya da muhalefeti.

Irk sizin için önemliyse en temel sorununuz ya Türkçülüktür ya Kürtçülük…

Kürtçüyseniz, Türklerin ırkçılık yaptığını düşünürsünüz, Kürtçülük yaparken hem de…

Türkçüyseniz, Kürtlerin ırkçı olduğunu düşünürsünüz, Türkçülük yaparken…

Kendinizi azınlık olarak değerlendiriyorsanız, bu defa sorununuz onların sıkıntılarıdır; bazen mezhep, bazen ötelenme, bazen hor görülme ve çoğunlukla da eşit olamama…

Bunun suçlusu da kimine göre iktidardır, kimine göre muhalefet.

Oysa iktidarı oluşturan da, muhalefeti oluşturan da bu ülkenin insanlarıdır.

Bugün muhalefet olan da olsa, yarın iktidar olduğunda, ülkenin bütün sorunları veya en temel sorunları çözülmüş mü olacak?

Yok böyle bir şey o zaman muhalefet olan yine sorunları sıralayacak ve ülkenin en temel sorunu aynı şekilde kimine göre muhalefet, kimine göre iktidar olacak.

Ama kanımca bu ülkenin bir tek esas sorunu var o da tahammülsüzlüktür.

Elbette bu ülkede iktidar sorunu var; güç sarhoşluğu, yetki bende, ben ne dersem o olur düşüncesi. Bu düşünce cumhuriyet tarihi boyunca her iktidarda olduğu gibi bu iktidarda da var, bundan sonra da olmaması için umut yok.

Yine bu ülkenin en temel sorunu tabii ki muhalefettir; doğru ve yanlış ayrımı yapmadan her şeye karşı çıkılması, halkın menfaatine olanlara bile, halkın gözünün içine baka baka karşı çıkması ve çözüm üretememesi…

Yine muhalefetin en temel sorunu, daha dün önerdiğini, bugün iktidar eliyle yapılmaya kalkışıldığında karşı çıkmasıdır. Bu da, neredeyse her muhalefette bir şekilde var.

Ama ülkenin esas sorununun tahammülsüzlük olduğunda ısrarlıyım; bütün bunların altında yatan, insan hakkı ihlallerinde, demokratik haklarda, yatırımlarda, aklınıza gelen her alanda bir tarafın tahammülsüzlüğü, diğer tarafın tepkisine neden oluyor.

Kendisi için her daim istediğini, başkasına layık görmeme anlayışı bir tahammülsüzlüğün eseridir.

Biz sadece tahammülsüzlüğü yenebilsek, diğerleri çok daha kolay çözülür, inanıyorum.

 

Tweetimden seçmeler

Bir yerde barış konuşuluyorsa ve siz savaşın tarafındaysanız, hatta bunun için gençlerin ölmesini bile kullanıyorsanız, insan değilsiniz.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi