Yalanlar ve gerçekler…

Yalanları ve gerçekleri bir birinden ayırmak mümkün mü, bunu ne kadar başarabiliriz, diye sürekli kafa yorduğumuz bir gerçek ama bu gerçek de yalansa?

Aslında gerçek, yalın haliyle durduğu müddetçe gerçek olarak algılanır ama bu yalın hali, kişilerin algılamasına göre de değişir.

Gerçeğin tek özelliği var, doğru olması…

Ama yalan böyle değil.

Yalanın birden çok özelliği var ve bunu anlamak, sanıldığı kadar kolay değildir.

Çünkü yalan, farklı kılıflara bürünerek sunulur ve bu da gerçek olduğuna inandırılmak amacıyla yapılmıştır.

Hayatın her alanında bu böyledir ama siyasi açıdan baktığımızda, gerçeklerle yalanları ayırmanın öyle sanıldığı gibi kolay olmadığı da, yaşadığımız örneklerle anlamak kolaydır.

Mesela hiçbir zalim idareci, ben zulmediyorum diye halkına zulmetmez; çoğu özgür bir yaşam sağlıyordur.

Hiçbir siyasi parti, “biz demokrasi düşmanıyız” demez.

Biz insan haklarına karşıyız” diyen de duymazsınız…

Bu millet için en iyi yönetim, darbeyle gelen yönetimdir” diye bir siyasi partiye de rastlayamazsınız…

Hiçbir siyasi partinin, “millete hizmet etmeye karşıyız, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda hayatını kolaylaştıracak devasa yatırımları yapmayacağız” dediğini de duymazsınız.

Biz insanları dinliyoruz” diye ortaya çıkan bir oluşuma da rastlayamazsınız.

Elinde silah olduğu ve çocukları bile öldürdüğü halde “biz caniyiz” diyen bir terör örgütüne veya siyasi uzantısına da rastlayamazsınız.

Darbe anayasası, bizim için en iyi anayasadır” diyen bir siyasi oluşuma tesadüf ettiğinizi de sanmıyorum.

Ben hakaret etmeyi, küfretmeyi, iftira atmayı çok seviyorum” diyen bir lideri görmeniz, duymanız da mümkün değildir.

Biz din düşmanıyız, dine ve dindarlara karşıyız” diyen bir siyasi oluşum, grup veya anlayışı görmeniz de çok mümkün değil.

Elbette bütün bunları görmeniz, duymanız, şahitlik etmeniz mümkün değil.

Ama bütün bunların olduğunu bildiğiniz de su katılmamış şekilde gerçektir, bunu da herkes bilir.

İşte bütün bu direkt söylenemeyen gerçekleri, yalanlarla süsleyerek, farklı kılıflara sokuşturarak sunarlar.

Sunarlar ki, “cici” olsunlar…

Toplum, konuşanın çirkinliğini görmemesi gerek.

Hiç kimse “ben kötüyüm, beni o şekilde dinleyin, anlayın” deme cesaretine sahip değildir. Ama herkes “aslında ben çok iyiyim, çok şekerim, çok ciciyim” diyerek zehrini kusar.

İşte böyle durumlarda, yalanlarla gerçeği ayrıt etme becerisi gerekiyor. Yani bir başka deyişle insanların feraset sahibi olması icap eder…

Siyasilerin veya liderlerin ya da önde olanların tek bir sözüne bakılarak, ne olduğu anlaşılmaz; bir bütün olarak bakılır. Bu bütüne bütün sözleri girer, yaptıkları, birlikte oldukları, karşı durdukları eklenir…

Söylemekle yapmak farklıdır.

Dün şöyle dedi, bugün böyle dedi diye aklanmaz veya suçlanmaz ama kendisi “dün yanlış düşünüyordum, bugün artık o fikrin yanlışlığına/doğruluğuna inanıyorum” derse o başka…

Bunun bir erdem olduğunu kabul etmemiz gerek ama erdemi bile kılıf olarak kullananlarla aynı havayı soluyoruz, o başka…

Yalanlar ve gerçekler, bize sunulana kadar kendi yanında doğrudur, mutlak inanılması, iman edilmesi ve amel edilmesi gerekenlerdir.

Ancak, irademizle, bize sunulanı kabul eden konumumuzun dışına çıkmamızla ve en önemlisi olaylara bir bütün olarak bakıp, parçaları birleştirmemizle anlayabiliriz.

Televizyonda izlediğiniz veya gazetede okuduğunuz bir haber, önce algımızı ele geçirmeye çalışır; yalan da olsa, gerçek de olsa…

Salt habere bakarak bir değerlendirmede bulunuyorsak, hangi görüşe yakın yayın organındaysanız, o görüşün etkisi altına girmişsiniz demektir.

Bu okuduğunuz kitap için de geçerli, bu dinlediğiniz şarkı için de, hatta roman ve hikâye için de…

Önemli olan okuduğunuzdur ama daha önemli olan algılarken ki değerlendirme kabiliyetiniz, sorma ve sorgulamanızdır.

Bunu yapabilirsek yalanlar ve gerçekler bize çok daha kolay gelir; ayrıt etmeyi daha rahat öğrenir, olayları değerlendirirken, tuzağa düşmeden sonuca varırız…

Tweetimden seçmeler

Her şeyin daha güzel olacağına inanarak büyüdük.

Sanırım her şeyin daha güzel olması için iyice pişmesi gerekiyor. Bekliyoruz, ümitle...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi