Yapabiliyorsanız Yoksulluğu Bitirin!

Bu ülkede “yoksulluğu kökünden kazıyacak bir projesi olan var mı?” diye yarışma açılsa ve gerçekten öyle bir proje bulunsa uygulayacak bir iktidar olur mu, diye hep merak ederim.

Hiçbir ülkenin bugüne kadar kökten çözemediği ama insanların yaşam standardını yükseltmeyi amaçladığı halde, yoksulluk her yerde, her ülkede sıkıntıdır.

Ama derdi olan için sıkıntıdır.

Sıcak evinde, lüks odalarda, mükellef sofralarda bu sıkıntı çekilmez.

Ayda yılda bir yapılan yardımlarla da sorun çözülmez, yoksulun derdiyle dertlenmiş olunmaz.

Yoksulluk, sadece çekenin bildiği ve adeta dünyanın sonu olan bir durumdur.

Aç kalırsın, açıkta kalırsın, işsiz olursun, evine ekmek götüremez duruma düşersin.

Borçlu olursun, köşe bucak borçludan kaçarsın.

Bakkalın önünden geçemezsin, manava uğrayamazsın, kasaptan minnetle et istersin.

Yeni elbise alamaz, delinen ayakkabını yenileyemezsin.

Hasta olsan ilaç yüzdesini ödemeyecek çözüme yönelirsin.

Okuldan istenen beş on lira temizlik ücreti sinir katsayını yükseltir.

Dolmuşa binemezsin, tabana kuvvet gidersin.

Her gün akşama sofraya konulacak katık arayışı içine girersin.

Bazen katığı boş verip, ekmek derdi, bütün aileyi germeye yeter.

Su parası ödeyemezsin, elektrik ücretini bulup buluşturmaya çalışırsın.

İnsanca yaşamak için gereken her şey, senin için lükstür ve sanki o “insanca” yaşamanın içine dâhil edilenler arasında değilsin.

Tatili düşünemezsin, gezmeyle işin olmaz, evi dayayıp döşemeyi boş verip, başını sokacak bir kulübe düşlersin.

En kötüsü ise minik kızının, oğlunun istediği basit şeylere cevap verememektir.

Bazen bir sakız alamazsın, bazen bir meyve veya ıvır zıvır şeyler…

Bazen bir oyuncak isteğidir sizi için için ağlatan, bazen okulda arkadaşlarının yanında mahcup olacağı harçlığı eline tutuşturamamaktır.

Eşinin “ama ihtiyacım var” demesini bile bir yana bırakırsın, çocuk ağır basar.

Ve sonunda bunalıma girersin, psikolojin bozulur, inancın zayıfsa intiharı düşünürsün, kaçarsın, göçersin, yitersin, bitersin…

***

Ne yazık ki böyle bir ülkede yaşıyoruz.

Üstelik de AK Parti iktidarından bu yana sosyal yardımlarda yapılan onca artışa ve yeni ödeme şekillerine rağmen.

Dul olan kadınlarımız artık maaş alabiliyor.

Engelli ve yaşlılar sokağa atılmıyor.

Yetimi, yoksulu kapı dışarı eden ceberut suratlı devlet kalmadı.

Bazen yakıtını alıyor, bazen gıda yardımını.

Yardım kuruluşları da boş durmuyor; gıda ve giyecek yardımı ağırlıklı olarak yapılıyor.

Ama bütün bunlar pansuman tedavi.

Balık veriyor birileri, tüketiliyor, gidiyor.

Balık tutmayı öğreten yok, kalıcı çözüm bulan yok.

7 Haziran seçimleri yaklaştıkça siyasi partilerin seçim vaatleri de bir birini izlemeye başladı.

Bazısı noterden tasdikli vaatlerde bulundu, bazısı “vallahi de billahi” diye kutsal kitabımız üzerine yemin etmeye hazırlanıyor.

Yoksullar, dar gelirliler, hiçbir umudu kalmayanlar da partilerin “gerçekleşmesi mümkün olmayan” vaatleriyle karnını doyurmaya, geçici bir umut beslemeye başlıyor.

Hiç kimsenin, hiçbir siyasi partinin, hiçbir liderin insanların umuduyla oynama hakkı yok.

Bugüne kadar hiçbir vaadini yerine getirmeyenlerin, insanlara yeni bir yalancı umut aşılama hakkı yok.

Ama siyaset acımasızdır.

Sadece kazanma üzerine kuruludur ve seçim üzeri verilen her söz mubahtır.

Böyle inananların, böyle davranması da kaçınılmazdır.

Ama bu, insanların yoksulluğunu kırmaya yetmiyor.

Hayallere boğduğunuz insanların umutlarını gerçekleştirmeye sebep olmuyor.

Adana’da simit satarak ailesini geçindirmek isteyen 36 yaşındaki Şahin Yıldız’ın derdine de derman olmuyor.

Köprüde intihara teşebbüs eden Yıldız’ın “Size bir soru soracağım, senin iki çocuğun var, birinin adı Sena, diğeri Nisanur, onlarla beraber olduğunda, manavın yanından geçerken meyveleri görüp, canları çeker, isterler diye montunun önünü açıp gözlerini kapatarak götürüyor musun, ben öyle yapıyorum” sorusuna verilecek bir cevabı, ben değil, “iktidara talip” her partinin vermesi gerekir.

Ama öyle noterden onaylı falan değil.

Nasılsa iktidara gelmeyeceğim, milletin umuduyla oynayayım şeklinde de değil.

Gerçekleşebilir ve insanların yarınlara güvenle bakmasını sağlayacak şekilde.

Bir umut verin ama bu umut, varsın size oy olarak değil dönmesin ama yoksula ekmek olsun, o da yeter…

 

Tweetimden seçmeler

Yüreklere dokunmadan, insanların sevgisini ve güvenini kazanamazsınız.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi