Mesut Bilal Buğday

Mesut Bilal Buğday

YEDİĞİN İÇTİĞİN SENİN OLMASIN, GÖRDÜĞÜN GÜZELLERDEN ANLATMA!

Küresel güçler her yerde atını oynatıyor. Atını oynatan bu şer güçlerinin en büyük payandası İslam dünyasıdır.

Üretmeyen ve tüketmekte ise birinci sırada yer alan İslam dünyası, batının sunduğu her ikramı gül şerbeti gibi içmekte ve batının zehir sunumuna kadeh kaldırmaktadır.

Bu yazımda batının moda, kozmetik, estetik gibi sektörlerinden bahsedeceğim.

Dünya piyasasında önemli bir paya sahip olan bu sektör, batıyı ayakta tutan sektörlerdendir. Batı, kadını ve erkeği ekranlarda ve toplum önünde piyasa malı gibi sunarken öncelikle moda, kozmetik ve estetik gibi sektörlerden yararlanır.

Bugün kozmetik sektörü neyi yok etti?

Niçin 50 yaşındaki kadın 20 yaşında görünmek ister?

Bugün batılı anlayış insana ölümü unutturmak için elinden geleni yapıyor. “Kozmetik” ve “moda” sektörü, ölümü unutturan en önemli araçtır. Kozmetik sektörü insanın kendi vücudunu yalanlaması ve kişinin yaşlandığını ve ölüme yaklaştığını unutturması adına adeta bir gaflet boyasıdır.

Bizim dilimize kazandırılmış bir kelime var. Aslında başka bir amaç için söylenmiş ama durumu en iyi özetleyen sözlerden bir tanesidir:

 “anasını boyayıp babasına kız diye satar”

Ben, kadının güzel görünmesine, erkeğin yakışıklı olmasına karşı değilim. Ancak teşhirciliğe, kadının cinsel obje olarak kullanılmasına, erkeğin fıtratının dışına çıkarılıp metroseksüel dedikleri bir tipe döndürülmesine karşıyım.

Aklıma şöyle bir soru geldi.

“Kozmetik sanayisi Hz Ömer döneminde bu kadar ilerlemiş olsa idi acaba Hz. Ömer’in eşi ne yapardı?”

Aslında bu sorduğum sorunun cevabını Hz Ömer (r.a) o günden veriyor ve diyor ki:

“Boyalarla yaşımı örtmem”

“Nasıl yani?”

Hz. Ömer’in yaşadığı ve hepimizin bildiği bir kıssa vardır ve orda saçlarının ağarmasını ve yüzlerinin kırışmasının bir nimet olduğunu şöyle anlatır:

Hz. Ömer ( r.a.) halifelik görevini aldıktan sonra kendi parasıyla bir adam tutmuştu. Bu adamın görevi, her gün günün belirli saatlerinde Hz. Ömer' in yanına gelerek ona; " ya Ömer Allah' tan kork, ölüm var!" demekti. Bu durum yıllarca böyle devam etti..

Bir gün Hz. Ömer aynaya bakarken saç ve sakalının ağardığını, yüzünde kırışıklıkların olduğunu gördü. Günün muayyen zamanlarında karşısına geçerek kendisine ölümü hatırlatan ve bu görev karşılığında Hz. Ömer’den para alan görevliyi yanına çağırdı. Hz. Ömer (r.a.) artık bundan böyle adamın görevine son vereceğini söyleyince adam:

 Hz. Ömer' e " Ya Ömer Bu güzel âdetinden vaz mı geçtin?" diye sordu.

Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısı ile meşhur olan ve İslam tarihine adalet örneği olarak geçen II. Halife Ömer (r.a.) bu soru karşısında adama şu manidar cevabı verdi:

" Şimdiye kadar gençtim, saç ve sakalım ağarmamıştı. Doğru yoldan ayrılmamam için her gün bana ölümü hatırlatacak, Allah' tan korkmamı tavsiye edecek birine ihtiyacım vardı. Ancak bugün saç ve sakalımın ağardığını gördüm. İşte ağaran saç ve sakalım bana ölümün habercisi olarak yeter. Sen bana ölümü günün muayyen saatlerinde hatırlatıyordun, bunlar ise her zaman hatırlatıyorlar."

Sanırım mesele anlaşılmıştır. Peki moda neyin nesi?

Moda, Avrupa’nın büyükşehirlerinde birkaç zenginin kendi zevk dünyasına göre tasarımlar yapıp dünyaya kabul ettirmesi anlayışıdır. Ev ve işyeri tasarımları da öyledir.

-Dünyada şark odasının moda olduğunu gördünüz mü?

-Bindallı kadın giysisinin moda olduğunu gördünüz mü?

-Esans, kolonya, gül kokusunun kabul gördüğünü hiç duydunuz mu?

 Moda adı altında israf toplumu oluşturuyorlar. Aynı zamanda kendi tasarımları dışındaki ürünlere izin vermiyorlar. Hatta gıda sektöründe bile böyledir.

“Siz hiç hamburger yanında ayran satan müessese gördünüz mü?” Göremezsiniz. Çünkü hamburgerin yanında kola içilmesi gerektiği dayatılıyor. Oysa kırmızı etin yanında en güzel ayran gider.

 Ya da hamburgerin yanında çoban salatası ikram eden müessese gördünüz mü? Görmediniz. Ama patates cipsi dayatılır ve hamburgerin yanında en güzel patates cipsinin gideceği bilinçaltına reklamlarda yerleştirilir. Hatta patatesin nasıl doğranacağına dair ölçüleri vardır. Bizim patates gibi dairesel değil Kalem gibi doğranır.

Bu arada hamburgerin yanında getirilenlere ikram dedim ama ikram değil. Etin yanında onunda parasını alıyorlar.

Anlayacağınız giyiminde, kozmetiğinde, yiyeceğinde kurallarını batılılar koyuyor ve bizler de uyguluyoruz.

Hatırlatayım eskiden ninelerimizin kullandığı eşyalar yerli idi ve isimleri de yerli idi. Mesela ayran tası, batman satırı, kelle kazanı ve diğer alet edevat.

Ancak bugün mutfakta kullanılan aletlerin yapısal özelliklerinden tutun adlarına kadar yabancı. Fritöz, kettle v.s
Şu soruları kendinize sorun:

Niçin İtalya’nın bir şehrinde “moda” diyerek bir giyim anlayışı oluşturulup dünyaya pazarlanır?

Televizyonlar neden magazin, evlilik, dizi film ve spor gibi programlar yayınlıyorlar?

İzlenme oranları kaliteyi belirler mi?

NOT: Yazımın sonunda sorduğum soruların cevabını bir başka yazımda vereceğim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut Bilal Buğday Arşivi