Ne Kadar Politize Olmak Gerekir?

Üstelik bu çizgi, bizi bir birimizden uzaklaştıracak kadar derin, olabildiğince kalın, koskocaman denecek kadar büyük ve en ilkel şekilde kaba…

Her seçim döneminde siyasi partilerin kulakları sağır eden ve çoğunlukla da müziği katleden berbat şarkılarını dinlemeye alıştık.

Parası olan kulağa daha hoş gelen müzik yaparken, parası olmayanlar da olabildiğince bayağı müzikle kulaklarımızın sağlamlığını test etmeye kalkıyor.

Sadece müzik değil elbet, bir de bunun tavrı var.

Bazıları gürültüyle kazanacağını, bazıları efendilikle işi götüreceğini düşünüyor.

Bazısı çirkefleşiyor, bazısı bütün çirkefliğe rağmen duruşundan taviz vermiyor.

Öyle veya böyle siyasi partiler ve adaylar daha çok konuşulmak, daha çok aşina olunmak, daha çok bilinirliklerini arttırmak için didinip duruyor.

Meydanların kalabalığı hassas terazilerle tartılıyor, hassas cihazlarla ölçülüyor.

Taşıma suyla değirmen döndüren de var, “gelme kardeşim” desen bile gelecek olanlar da…

Herkes bir diğerinin ipliğini pazara çıkarıyor, hatta lime lime olan ipliğine bakmadan, başkasının ipliğini dişiyle tırnağıyla parçalamak için uğraşıp duruyor.

Hepsi zengin, nasıl oluyorsa…

Ve nasıl oluyorsa bizler de hep zenginleri seviyoruz…

“Nereden buldun kardeşim” diye sormak değil, onun servetini savunmak da bize kalıyor.

Yüzlerce, binlerce gayrimenkuller havada uçuşuyor. Altınların, dövizlerin, TL’lerin bol sıfırlarını saymak bile mümkün olmuyor.

Babadan kalıyor çoğu, çaldım diyecek halleri yok ya…

Rahmetli babam vefat ettiğinde, bize borç bırakmadığı için şükretmiştik. O para/mal bırakmadı ama o gün bu gün ardından dualar etmeyi eksik etmedik.

Babacığım hiçbir zaman bize ‘mal’ bırakacak bir servete sahip olmadı, biz de babamızı ‘mal’la ölçen ‘mallardan’ olmadık.

Her neyse de seçime girenlerin ekseriyeti zengin, seçildiği yerden inenlerin ise tamamı Karun’u kıskandıracak bir servete sahip oluyor.

Mal beyanında bulunuyorlar, bütün bir milleti ‘mal’ sanarak.

Ama her seferinde de kazanan onlar oluyor.

Çünkü biz çok politize olmuşuz…

Siyasi tercihle, radikalizmi bir birine karıştırmışız.

Hepimiz farkında olmadan birer holigana dönüşmüşüz.

Tıpkı bir futbol takımı tutar gibi fanatik olmuşuz.

Sadece seviyoruz.

Sadece kazanmasını istiyoruz.

Sadece yenmeye odaklanmışız.

Sadece baştaki gitsin veya baştaki kalsın diye uğraşmaya başlamışız.

Sonu ne olur umurumuzda bile değil.Önemli olan yenmek.

Yutmaktanzevk alır bir hale geldik.

Kimimiz kaybede kaybede kazanıyor, kimimiz kazana kazana kaybediyor; Ne onlar farkında, ne bunlar, ne de diğerleri…

Çünkü onların gözünü hırs bürümüşse biz de gözümüzü fanatizmle boyamışız. Onların hırsı, her şeyi mubah gösterirken, bizim politize olmamız da, onların her yanlışını doğru, her doğrusunu yanlış görmemize sebep oluyor.

Adayımızda bir keramet arıyoruz, yoksa da biz buluyoruz.

Rakiplerimizde bir falso arıyoruz, yoksa da biz buluyoruz.

Eşimizle, dostumuzla, kardeşimizle, anamızla, babamızla, sevdiklerimizle düello eder gibi siyasi tartışmalara giriyoruz. Bazen işin dozunu arttırıp bağırmalar, çağırmalar ve kavgalar da peşi sıra geliyor. Sonra küsmeler, sonra incinmeler, sonra kırılmalar…

Sonra, seçim günü geliyor.

Kazanan, (belki de) hayatında görmediği, göremeyeceği bir servete doğru yelken açmaya başlıyor. Neyi ne kadar mubah görüyor, henüz belli değil. Haramı helal, helalı haram edeceği günler de gelecek…

Ve biz, kavgamızla baş başa kalıyoruz, seçim bittikten hemen sonra…

Bizim aldığımız maaş değişmiyor.

Yaşam standardımız değişmiyor.

Şehrimizde taşın üzerine taş, kurunun üzerine yaş, yaşın üzerine kuru koyan olmuyor.

İnsanca bir yaşama kavuşma hayalimizde en ufak bir gerçekleşme belirtisi görülmüyor.

Hatta seçimden önce halimizi hatırımızı soranlar bile artık görünmez oluyor, bir başımıza kalıveriyoruz…

Yırtınırcasına adını andıklarımız, yolda görse bile bizi tanımıyor…

Biz, birilerini zengin etmek, birilerine makam vermek, birilerini yükseltmek, birilerini uçurmak için uğraşırken, olan her zamanki gibi bize oluyor; doğruyla yanlışın yer değiştirdiğini ve buna da hiç gerek olmadığını hep seçimden sonra öğreniyoruz, diğer seçime kadar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi