A.Süreyya Durna

A.Süreyya Durna

Çağdaş Yobazlık

     Dokunuş
Zulüm ilelebet payidar olmaz,
Kimsenin ettiği yanına kalmaz,
Kaptan pusuladan şaşmazsa eğer;
Adalet gemisi asla su almaz!..

            A.S.D

       Ne badirelerden geçti bu millet! Ne acılar yaşadı! Ne yağlı karalar sürüldü sırtına! Ne damgalar vuruldu! Tabi bütün bunlar, haricî düşmanlar tarafından değil; dâhilî bir avuç sözde çağdaş ve laikçi yobazlar marifetiyle gerçekleştirildi. İşte marifetleri!

       Diniyle uğraştılar: Başta inancından uzaklaştırmak ve dinden soğutmak için envai türlü baskı uyguladılar. “Din afyondur” dediler.“Terakkiye manidir” zırvasındabulundular. Dinsizliği öne çıkardılar ve“Din-i Mübin”e karşı kin kustular mütemadiyen.

       Din adamlarını kötülediler: Toplumda saygın kişileri ve bilhassa hocaları yıllarca aşağıladılar. “Takunyalı yobaz” kavramını yürürlüğe sokmak suretiyle alaya aldılar. Onları; paçavra yayın organlarında sarkık dudaklı, şiş göbekli, eli tespihli, takunyalı ve keçisakallı tiplemesiyle bir takım dönmelere, Çıfıtlara karikatürize ettirdiler.

       Laikçilik sultası geliştirdiler: Nifak tohumu ekerek, vatandaşlar arasında bile laik, antılaik ayrıştırmasına gittiler ve suni gündemle cephe oluşturdular. Hatta o kadar azıttılar ve tozuttular ki, içlerinde bazı sivri zekâlılar; “Laik olmayan insan değildir” türünden absürtlüğe dahi imza attı maalesef! Ayrıca halka, metazori ile aç karnına laiklik sosu yedirip, laiklik şurubu içirdiler inadına.

       Kemalizm’i kutsadılar: Belki kendilerinin de inanmadığı ve fakat arkasına sığınmakla kirli işlerini aklamanın yörüngesinde; Kemalizm “ide”sine sahiplendiler. Kimi, “Türk’ün diniKemalizm.” deme aymazlığına kalkıştı. Kimi, anıtkabiri Kâbe’ye benzetmenin zırcahilliğine sarıldı. Kimi, Peygamber-i Zişan efendimiz adına okutulan Mevlidi Şerif’i; değişik versiyonla Atatürk’e tahvil etmenin yalakalığına soyundu. Kimi, onun; “Benim naçiz vücudum elbette toprak olacaktır…” sözüne rağmen, hâlâ onu ilahlaştırma dunkofluğunu icraya memur sandı kendilerini.

       Slogan ve marş ezberlettiler: Bir türlü içi doldurulamayan boş ve aynı zaman da kof slogan ürettiler. Üretmekle kalmayıp tıpkı  “amentü şerhi” gibi ezberlettiler. 10. yıl marşını, istiklal marşına nazire mahiyetinde sanki gökyüzüne kapı aralamışlarcasına bulutların arasında ve o kıvamda söylettier. “10 yıl da 15 bin genç yarattık her yaştan…” derken; galiba tinercileri, balicileri, cepçileri, kapkaççıları, teröristleri, uyuşturucuları, megalomanyakları, holiganları, jiletçileri, cinsi sapıkları, mazoşistleri hesaba katmamışlardır. Yoksa her yaştan ve her branştan dinsiz bir nesil yetiştirmedeki arzu ve hedefleri bu olabilir miydi?
       Tek tipçilik aşıladılar: Çağdaş ve laikçi yobazların en belirgin özelliklerinden biri de tek tipçilikti elbette. Mutlaka kendilerinin belirlediği biçimde ve buyruğu doğrultusunda yaşayacaktınız. Kılınıza, tüyünüze, kılık kıyafetinize, inanç ve ibadetinize, tercihinize, yaşamınıza; kısaca her şeyinize evet, her şeyinize karışma da tek yetkili buyurgan laikçi zümreydi. Ülkenin tek sahibiydiler ya…
       Çok canlar yaktılar böylece. Çok kıyıma maruz bıraktılar ahaliyi. Çok intizar aldılar velâkin…  Şimdi de sızlanıp duruyorlar. Empati yapma yönleri de sıfır. “Biz nerede yanlış ata oynadık da milletin nefretini kazandık!” özeleştirisinde bulunmuyorlar. Belki de tam aksine; “Keşke daha çok ezseydik de kafalarını kaldıracak fırsat tanımasaydık!” modunda ve pişmanlığındalar. Bizim Kemalist katı laikçilerhiç kuşkusuzböyle düşünürler mi, bal gibi de düşünürler nitekim!
       Bol şampanya patlattılar: İçki sofraları vazgeçilmezleriydi ve çağdaşlık kriterlerindendi. İlla da alkol köpürtecekler ve kıvrak danslarla muasır medeniyeti yakalayacaklardı. Alkol almayanlar ve karısını dansa kaldırmayanlar; gericiydiler, çağdışıydılar. Kadeh tokuşturmak, ilericiliğin gereğiydi hâsılı.

       Şımarıklıkta zirvedeydiler: Kılıçlarının arkası da kesiyordu, önü de. Astıkları astık, kestikleri kestikti. Oruçla, hacla, kurbanla dalga geçerlerdi de, kurban kesenlerin derisini zorla gasp ederlerdi. Vermeyenleri ise karakolda sorgularlardı.

       Hukuk, guguklaşmıştı sayelerinde. Hatta gözünü kan bürümüş yargı mensubu bir hatun;“Orada, (Hsyk’da verimli adama ihtiyacımız yok bizim.  Yarsav'ın haklarını koruyacak, militan adam lazım bize.” ifadesiyle hukukun üstüne ve üstünlüğüne tüy dikmekteydi. Serapa layüseldiler. Demokratik yollarla güç kaybına uğrayacaklarına inanmıyorlardı.

       Anayasa Başkanı Haşim Kılıç’ın, özeleştiri mahiyetindeki bir konuşmasında; “Geçmişte bazı kavramların içi yanlış doldurularak laiklik adı altında olmadık maskaralarıkların ortaya çıkartıldığını... Ordu mensuplarının, namaz kılmasının disiplinsizlik sayıldığını ve görevlerinden uzaklaştırıldığını… Bazı gerekçelerle partilerin kapısına kilit vurulduğunu ve ülkenin partiler mezarlığına çevrildiğini…  Dünyada sadece üç ülkede baskın bir laiklik uygulandığını, ama yalnız Türkiye de bunun içinin yanlış doldurulduğunu…” detaylıca izaha çalışması, sanırım yukarıda sıraladıklarımızı doğrular mahiyettedir.

       Tabii bizim eskiye özlemci “Çağdaş yobazlar” ders alırlarsa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
A.Süreyya Durna Arşivi