Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Abdulbaki GÜNIŞIĞI

İsmi ile müsemma olmak ne demektir?

Rabbin biz insanların dünyada en çok mutluluk duyacağı, bağışladığı nimetlerinden birisi de evliliktir. Sıradan her insanın vakti ve zamanı geldiğinde evlenmesi, hz. Peygamber efendimizin tabiri ile en sevdiği sünnetini yapması demektir. Aile dünyadaki en küçük dünya, ahiret hayatını hazırlayan mekan, insanın huzur ve güven duygusunu tattığı en güzel yerin adıdır.

Hayatına huzurlu bir aile ortamında başlayıp, mensubu olduğu milletinin özelliklerini öğrenerek büyüyen her kişi, ait olduğu milletinin huzuruna katkı yaparak yaşar. İçinde büyüdüğü ailesi mensubiyet duygusunu aşılayan bir aile ise, o kişi hayatı boyunca milletine ve devletine zarar verecek hiçbir hareket ve tavır içinde olamaz. Daima sırat-ı müstakim üzre olur. Etrafına, yakınlarına akraba ve ruh duygusuna ortak olduğu her kese faydalı bir kişilik sergiler.

Ana ve baba çocuklarına, ister erkek olsun ister ise kız olsun, bir ad seçer iken, o adın özelliklerini çocuklarında görmek , o ada layık bir insan olmasını , adının çocuklarının hayatına istikamet vermesini ümid ederler. İşte eskiler bu adına uygun yaşamağa, ismi ile müsemma olmak derler. Yani adı gibi yaşamak, adına aykırı bir hayat yaşamamak, her yaptığı işte adının hakkını vermektir, ismi ile müsemma olmak.

Oğluna ve kızına Hz.Allahın sıfatlarından birisini, hz. Peygamber efendimizin güzel adlarından birisini, sahabe-i kiram hz.lerinin adlarından birisini seçen, şanlı tarihimizi şereflendiren atalarımızdan birisinin adını veren her ana ve baba işte bu adların sahipleri gibi olsunlar diye verirler. Fakat mesele ad verme ile biter ve verilen ada uygun bir eğitim ve terbiye verilmez ise, Hz. Peygamber efendimizin adını taşıyan kişi hırsız, arsız veya cani olduğunda yaptığı her kötülükte ana ve babasına vebal yazılır.

Dünyaya bir bebek getiren ailelerde bunu son günlerde çok defa görmekte ve şahid olmaktayız. Anada, babada kendi adlarına uygun bir hayat yok ise. Adları hayatlarına bir düzen vermemiş. Hatta anlamından dahi haberleri olmamış ise. Sıradan bir ad gibi, çağırıldıklarında duydukları bir şifre gibi olmuş ise, böyle bir ailede dünyaya getirilen bebeğe verilecek ad da kulağa hoş gelen bir müzik haline gelmiş demektir. Dünyaya gelen bebek için toplanan aile, ya babasının veya anasının adını ilk olarak vermek ile meseleyi çözer iken, o adın anlamını ve kişiye yüklediği sorumluğun bilincinde değiller ise mesele o istikametten sapar.

Yağuz selim han ile, mısırdaki Devlet-it- et- Türk adlı kuman kıpçak boylu atalarımız arasındaki savaşı bilmeyenimiz yoktur. Kardaş kavgasıdır. Her iki devlette ehli sünnet vel cemaat itikadı üzere olup, birbirleri ile savaşmış, kafir ise bu yapılana sevinmiştir. Konumuz ad üzerine olduğu için meselenin bu kısmını geçerek ad konusuna gelecek olur isek, bu ordular arasındaki fark , mensubu oldukları millet ve inanç ile ne anladıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Selim han hz. lerinin adı yağuz değil, selimdir. Yağuz daha sonra yanlış söylem ve yazma ile yavuz olmuş ise sözün aslı yağuz’dur. Yağı veya yağu, eski dilimizde, unuttuğumuz sözlerimiz arasında olup düşman demektir. Yağu düşman olunca, yağuz da düşman tepelemekte mahir anlamını ifade eder.

Tekrar konumuza döner isek, Osmanlı padişahının sanı, padişah sözünün Türkçe olmadığı, ordusunun bütün üst rütbeli sübaylarının adlarının Türkçe olmadığı, hatta askerinin adlarının yüzde doksan doksandokuzunun Türk adı taşımadığı halde Osmanlı devleti bir Türk devleti iken, tarihimizde adı Türk Devleti olan mısır da ki devlete geçmiş büyüklerimiz ve tarihçilerimiz memluk (köleler) devleti demişlerdir. Oysa atalarının güzel adları ile kurdukları devletlerinin dilini, töresini, adlarını terk ederek, ortaya karmakarışık birkaç seçkinin konuşup anlaştığı bir arap saçına döndürenler bu yanlışı terk ettikleri atalarının adının verdiği etkiden, eğitim ve terbiyeden uzaklaştıkları için yapmışlardır. Yani onlara verilen arapça ve farsça adlar ile büyüyen ve bu adlar sayesinde Türkistan ve diğer Türk boyları ile ilgileri kalmayan, karşılarındaki her toplumu inancına göre sınıflandırıp ona göre muamele yapan atalarımız nice yanlışlara imza atmışlardır.

Oysa yıktıkları mısır kuman kıpçak boylu ve adı Türk devleti olan bu devleti kuranlar, atalarının güzel adlarını hiçbir zaman terk etmedikleri için, yüzlerce yıl milyonlarca arap, berberi ve benzeri milletler ile içi içe yaşamalarına rağmen töresini ve dilini unutmamış, kıpçak düzlüğü ve Türkistan ile bağları ise hiçbir zaman kopmamış ve asimile olmamışlardır. Buna en büyük delil ise, Anadolu da ki Türk kardaşlarının cengiz zulmünde imdat istemeleri ile sultan Baybars Han hz. nin elinde kılıcı ile koşup bu zulme dur demesidir. Bu devletin bütün kumandanları, sübay ve erlerinin adları pırıl pırıl Türkçe adlar ve yanında az da olsa sahabinin ve hz. peygamber efendimizin adları ile birleşik haldedir. İslamın şerefli büyüklerinin adları ile gene Mehmet akif şairimizin dediği gibi bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi dedikleri atalarının adlarını da unutmamış, oğullarına ve kızlarına vermişler ve benliklerini korumuşlardır.. Atalarının adlarını, bu adlar ile müsemma olsunlar diye onlara o eğitim ve terbiyeyi de vermişler ve bunun semeresini de görmüşlerdir. Osmanlının fethinden sonra ki yanlış dil ve yanlış eğitim neticesinde milyonlarca Türk Araplaşmış ve kendi milletine düşman edilmişlerdir.

Çocuklarımıza vereceğimiz adları seçer iken, şu yalana dikkatinizi çekmek istiyorum. Adın İslamisi yoktur. Bize islami adlar diye telkin edilenler, sahabe hz.lerinin islam olmadan önceki adlarıdır. Bu adları taşıyan yüzbinlerce Yahudi ve Hristiyan ve ateist arap halen aramızda yaşamaktadır. Çünkü bu adlar arap adlarıdır. Biz bu adları islam ile müşerref olduktan ve sahabe olduktan sonraki güzel hayatları bize örnek olsun diye çocuklarımıza veririz. Başka bir sebebi olmamalıdır. Çocuklarımıza bu adları verince Müslüman olmalarını sağlamış olsa idik, hiçbir kişinin muhammed, osman veya ahmed adını taşıyarak katil, hırsız veya dolandırıcı olmaması gerekir idi. Atalarımızın güzel adlarını verdiğimiz çocuklarımızın bu adlar ile müsemma bir hayat yaşaması da ad verince hemen olmayacağına göre, verdiğimiz adlar hakkında bilgi ve terbiyeye bizim sahip olup, çocuklarımız büyüyünceye kadar bu adı neden verdiğimiz ve adına yakışan hayatın ne olduğunu da öğretmemiz gerekir.

Türk milletinin her dinden ayrı devleti olan veya olmayan kardaşları vardır. Öyle adlar vardır ki , bu adları duyduğumuzda , bizden birisi olduğunu anlarız. Atilla, oğuz,selcen, bilge gibi, duyduğumuz ad sahibi Müslüman olmasa dahi, yüreğimizde bir tel titretir ve ilgimizi çeker. Sıralamada din kardaşımızın yerini alamasa da, kendisine uygun bir yer edinir. Selçuklu atalarımız kendi dilleri ve adları yerine Farsçayı ve farsi adları tercih ederek bu günkü İran’ın mimarı olmuş, ellimilyon Türk asıllı kardaşımızın farsların elinde esir olmasına sebeb olmuşlardır.  Osmanlıyı kuran kalpaklı Ertuğrul, Turkut, bamsı begler, oğullarına ve kızlarına kendi atalarının, şehid büyüklerinin adlarını vererek bu günlere gelip devam etse idik, biz macar, bulgar ve diğer Hristiyan kardaşlarımız ile böyle kanlı bıçaklı yılları, büyük ihtimal yaşamaz idik.

Ad önemlidir. Ad verir iken, tarihimizi, geçmişimizi, dinimizi ve milletimizi temsil edecek güzel hatıraları olan adlar seçmeli ve bu adların hikayelerini, hatıralarını ve bize verdiği sorumlulukları da öğreterek çocuklarımızı büyütmeliyiz. Böyle yapar ise adları ile müsemma olurlar ve yağunun oyununa gelmezler. O zaman adı Oğuzhan, Atilla, Ertuğrul olan birisinin aziz Türk milletine düşmanlık edenler ile yan yana gelmesi mümkün olamaz. Her kese hayırlı evlatlar ve evlatlarını hayırlı adlar ile büyütmelerini niyaz ediyorum. Son yıllarda yaptığımız yerli ve milli silahlarımıza, atalarımızın güzel ve yiğit adlarını verenlere teşekkür ediyorum. Oğullarımız ve kızlarımız atalarımızın adları ile müsemma olarak büyüsünler inşallah.

Her şey Rabbimin rızası içindir. Vesselam.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulbaki GÜNIŞIĞI Arşivi